TAKSİM YASSAH!

Yazan: Unknown Tarih: 30 Nisan 2013 Salı 0 yorum
VALİ VE EMNİYET MÜDÜRÜ YAN YANA DURMUŞ, TAKSİM'İN GÖBEĞİNDE KONUŞUYOR.  İPEK KRAVATLARI, EN JANJANLI TAKIMLARI, ÖZENLE PARLATILMIŞ RUGAN AYAKKABILARI İLE VİTRİN MANKENİ EDASINDA AÇIKLAMA YAPAN İKİLİ İŞÇİLERE DİYOR Kİ; 1 MAYIS BAYRAMI'NDA 1 MAYIS ALANINDA OLAMAZSINIZ.. YALNIZ HER İKİSİNİ DE TEBRİK ETMEK İSTERİM KENDİ UYDURDUKLARI YALANA, KENDİLERİ ÖYLE BİR İNANMIŞ Kİ, KONUŞMALARI DİNLERKEN AZ DAHA "ADAMLAR HAKLI" YAHU DİYECEKTİM. HERKESİN BİR KUKLA, İPLERİN İSE BAŞBAKANDA OLDUĞUNU HATIRLAYARAK BU DUYGUDAN KURTULDUM.

BİLDİĞİNİZ GİBİ YILLAR SONRA İLK KEZ 3 SENE EVVEL İŞÇİLER KENDİ MEYDANLARINA, TAKSİM MEYDANI'NA YENİDEN KAVUŞTU. ZATEN FARK ETTİYSENİZ SON 3 SENEDİR DE NE KAVGA VAR NE GÜRÜLTÜ. HERKES BAYRAMINI DİLEDİĞİNCE YAŞIYOR. KİMİ HALAY ÇEKİYOR, KİMİ SLOGAN ATIYOR, KİMİ DE KAZANCI YOKUŞU BAŞINDA SESSİZCE YASINI TUTMAYA DEVAM EDİYOR. AMA BİRİLERİ BU KADAR SESSİZLİK, BU KADAR HUZUR BU İŞÇİLERE YETER DEDİ VE DÜĞMEYE BASILDI. TAKSİM MEYDANI YENİDEN YASAKLI BÖLGE HALİNE GELDİ.

İŞÇİLER DİRENİYOR HAKLI OLARAK... UĞRUNA ARKADAŞLARINI FEDA ETTİKLERİ MEYDANA GİRMEK İSTİYORLAR. DEVLET İSE HER ZAMAN Kİ ZİHNİYETLE YOLA DEVAM EDİYOR. YASSAH HEMŞEHRİM... BAHANELERİ DE TAKSİM'İ SÜZGECE ÇEVİREN İNŞAAT. İŞÇİLER YÜRÜYÜŞ SIRASINDA ÇUKURLARA DÜŞEBİLİRMİŞ FALAN FİLAN.. E O ZAMAN GÜVENLİK ÖNLEMLERİNİ AL KARDEŞİM.. TAKSİM'İ HER GÜN 1 MİLYON KİŞİ ZİYARET EDİYOR DİYE HAVA YAPMAYI BİLİYORSUN. MADEM O 1 MİLYON KİŞİYİ GEÇİRECEK YERİN VAR İŞÇİLERİ DE GEÇİR. KADEMELİ SİSTEM KUR..HERKES BİR ANDA GİRMESİN DE MEYDANA, YAVAŞ YAVAŞ GRUP GRUP AL İÇERİ İŞÇİLERİ.

TABİ BENİM BİLE AKLIMA GELEN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VALİNİN, EMNİYET MÜDÜRÜNÜN AKLINA GELMİYOR OLMAZ. BU ÖNERİLER ONLARIN DA AKLINA GELİR AMA İŞİNE GELMEZ. TAKSİM KAPALI BU SENE DEYİP BAŞKA YER GÖSTERİRLER EMEKÇİLERE. GELECEK YIL DA DERLER Kİ "GEÇEN YIL TAKSİM'E GİRMEDEN DE KUTLADINIZ BAYRAMINIZI. BAKIN NE GÜZEL OLDU. HADİ ARTIK BÖYLE DEVAM EDELİM" VE BÖYLECE UĞRUNA KAN DÖKÜLEN MÜCADELE, VE SEMBOLİK BİR BULUŞMA NOKTASI ALINIR İŞÇİLERİN ELİNDEN.


KAHİN DEĞİLİM AMA YARIN OLACAKLARI SÖYLEYEYİM SİZE. İŞÇİLER ŞİŞLİ'DEN, BEŞİKTAŞ'TAN VE TARLABAŞI'NDAN YÜRÜYÜŞE GEÇECEK. DEVLET İSE POLİSİN ELİNDEKİ COPLA, BİBER GAZIYLA SURETE BÜRÜNECEK. HAVAYI SİS KAPLAYACAK, KULAKLAR COP SESİNDEN SAĞIR OLACAK. EMEKÇİ, İŞÇİ YİNE YERLERDE SÜRÜNECEK VE EMNİYET MÜDÜRÜ BUNA MEŞRU MÜDAFA DİYECEK.

Bu arada küçük bir not. Taksim Meydan'da The Marmara, AKM ve anıt arasındaki 30 bin metrekarelik alan bomboşken yani orada binlerce kişinin sığabileceği bir alan varken, uyanık biraderlerin inşaatın ortasında basın toplantısı yapması art niyetin göstergesi değil de nedir?!




DEVAMINI OKU...

KADIRGA... BİR ARAP MAHALLESİ!

Yazan: Unknown Tarih: 22 Nisan 2013 Pazartesi 0 yorum
EVLERİN HEPSİ TEK TEK RESTORE EDİLMİŞ…SOKAKLAR TERTEMİZ…NEREDEYSE HER KÖŞE BAŞINA BİR BUTİK OTEL AÇILMIŞ. KALDIRIMLAR YENİLENMİŞ, ALT GEÇİTLER ONARILMIŞ..İSTANBUL’UN GÖBEĞİNDE, AVRUPA’DAN FIRLAMIŞ BİR MAHALLE GİBİ GÖZ KIRPIYOR KADIRGA.. AMA BUNCA GÜZELLİĞE RAĞMEN SANKİ ÖZÜNÜ, RUHUNU KAYBETMİŞ. KAFASI ÇALIŞMAYAN GÜZEL BİR KADIN GİBİ. DIŞ GÖRÜNÜŞ ETKİLESE DE İÇİ BOMBOŞ. ÇÜNKÜ BOŞALTILMIŞ BİRİLERİ TARAFINDAN.  PEKİ AMA NEDEN?

SORUNUN CEVABI ÇOK BASİT.. BÖYLESİ GÜZEL BİR YERDE YAŞAMAYA LAYIK GÖRÜLMEMİŞ BİRİLERİ.  AYDIN BOYSAN’IN DA DEDİĞİ GİBİ “ SUYUNU BİZ İÇTİK, POSASINI SİZ YİYİN” DENMİŞ. İSTANBUL’DA MAHALLE KÜLTÜRÜNÜN YAŞADIĞI BİRKAÇ BÖLGEDEN BİRİ OLAN KADIRGA, ARAPLARA PEŞKEŞ ÇEKİLMİŞ.

KADIRGA, ASLINDA ESKİ İSTANBUL’U YAŞATAN BİR YERDİ. ZATEN SOKAKLARA BAKINCA ANLARSINIZ. APARTMANDAN DAHA ÇOK CUMBALI ESKİ EVLER VARDIR. HER MAHALLENİN BAKKALI, MANAVI, KASABI BULUNUR. KOMŞULAR BİRBİRİNİ TANIR..DAHA DOĞRUSU TANIRDI. ÇÜNKÜ O MAHALLELER DE DAĞITILDI. BÖYLESİ SEMTLERDE YENİ İNSAN BULMAK ZORDUR NORMALDE. ÇÜNKÜ HERKES ATADAN DEDEDEN KALMA EVİNDE OTURUR.  YANİ YILLAR GEÇSE DE MAHALLEDE SİMALAR DEĞİŞMEZ. ZATEN MAHALLE BİR AİLE OLMUŞTUR. AMA O KOCA AİLE DAĞITILIYOR. ÜSTELİK KENDİLERİ DE FARKINDA YAŞANANLARIN AMA MÜDAHALEDE GEÇ KALMIŞLAR.

AYNI TARLABAŞI’NDA OLDUĞU GİBİ KADIRGA’DA DA İTİBARSIZLAŞTIRMA OPERASYONU BİR SÜREDİR DEVAM EDİYORDU. ARTAN SUÇ ORANI, NİJERYA,GANA, SOMALİ GİBİ YERLERDEN GELEN MÜLTECİLERİN O BÖLGEYE YERLEŞTİRİLMESİ, O CİVARDA YAŞAYANLARI RAHATSIZ ETTİ. İŞTE O GÜNLERDEN SONRA KARANLIK ELLER KADIRGA’YA UZANDI. “BURASI SUÇ YUVASI OLDU..SİZİN GİBİ DÜZGÜN AİLELER BURADA YAŞAYAMAZ.KAÇIN KENDİNİZİ KURTARIN” DENDİ. N’APSINLAR… KORKUDAN EVLERİNİ BARKLARINI YOK PAHASINA SATIP İSTANBUL’UN BAŞKA SEMTLERİNE GÖÇ ETTİLER. BÜYÜDÜKLERİ SOKAKLARI KORKUDAN TERK ETTİLER. İŞİN ASLI İSE GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE ORTAYA ÇIKTI. KADIRGA BİR ARAP MAHALLESİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYORDU. SAHİPLERİNDEN KÜÇÜCÜK PARALARA ALINAN CUMBALI EVLER, ARAPLARA MİLYON DOLARLARA SATILMAYA BAŞLANDI. ANLAŞILAN KADIRGALI'YI TEHDİT EDEN GÜVENLİK ZAAFİYETLERİNDEN ARAPLAR PEK KORKMUYOR.

ÜSTELİK KADIRGA’YI ARAP MAHALLESİNE DÖNÜŞTÜRME OPERASYONU SADECE KADIRGA İLE DE SINIRLI KALMADI. MALUM ARAPLAR, BAŞBAKANIN DA ARZU ETTİĞİ GİBİ ÇOK ÇOCUK YAPIYORLAR. HALİYLE KÜÇÜCÜK MAHALLELERE SIĞAMADILAR. İŞTE BU NEDENLE PLANA KUMKAPI DA DAHİL EDİLDİ. SAHİLDEKİ BALIKÇILARA, DÜKKANLARI BOŞALTIN ,DENİLDİ. SAĞ OLSUNLAR GÜRPINAR’DA ŞEHRİN DIŞINDA, DENİZE KİLOMETRELERCE UZAKTA YER GÖSTERMİŞLER BALIKÇILARA. KUMKAPI’DAKİ SAHİL ŞERİDİNE İSE REZİDANSLAR YAPILACAĞI İDDİA EDİLİYOR.  YANİ TOPRAKLARI ALDIKLARI YETMİYOR, DENİZİ HATTA DENİZE BAKMA HAKKINI DAHİ ELİMİZDEN ALIYORLAR. PEKİ BİZ NE YAPIYORUZ ?! ÇİMLENMİŞ PATATES YİYEREK BİR SONRAKİ SEÇİMİ BEKLİYORUZ.

DEVAMINI OKU...

BEN DE HOBBITİM BEN DE SHIRELIYIM

Yazan: Unknown Tarih: 16 Nisan 2013 Salı 0 yorum
                                                                               
Yüzüklerin Efendisi üçlemesini ilk okuduğumda orta son öğrencisiydim. İlk defa klasiklerin dışına çıkmış ve fantastik bir kitap okumuştum. Ahiretliğim sağ olsun tavsiye ettiği kitapla yeni dünyaların kapısını aralamamı sağladı. Sonra 1998 yılında öğrendim ki Peter Jackson adlı çılgın bir yönetmen hayatımın kitabının filmini çekecekmiş. Heyecandan kelebeklendim resmen. Aylarca, yıllarca bekledim. Veeee 2001 yılında beklediğim gün geldiğinde, filmi izlediğim an anladım ki, beklediğime değmiş. Kitabı okurken hayalini kurduğum herşey resmen vücut bulmuş. Özellikle de Shire ve Hobbitler.

Filmin büyük bir bölümü green box yöntemiyle çekildi. Ama görenleri kendine hayran bırakan Shire tamamen gerçek. Yani gerçekten o Hobbit oyukları, taş köprüler ve değirmenler var. Bizim Shire olarak bildiğimiz yer, Yeni Zelanda'da Matamata diye bir köy. Cennetin yeryüzündeki tasviri. Üstelikte çekimlerden sonra  mekanların hiçbiri yıkılmadı, yok edilmedi.

İlki geçtiğimiz Aralık ayında vizyona giren Hobbit üçlemesi de Matamata'da çekildi. Çekimler tamamlandıktan sonra da Hobbit köyü ve diğer setler turistik alan olarak kullanılmaya devam etti. Mesela Yüzük Kardeşliği'nde, Aragon ve minik hobbitlerin ilk karşılaştığı yer "Green Dragon Inn" şu anda pub olarak hizmet veriyor. Gidenler tahta bardakta sunulan arpa suyunun lezzetini anlata anlata bitiremiyor.
JRR Tolkien'in mürekkebinden akanlara hayat vermek için Peter Jackson, Yeni Zelanda'yı plato olarak kullandı. 1.600 kilometrelik bir rota üstünde 70'ten fazla mekan inşa etti. İşte tüm bu mekanlar Hobbiton adı altında buluştu.  Mesela Hobbiton'da Mordor'un gerçek halini görmek mümkün. Filmde Mordor olarak gördüğümüz yer aslında sönmüş bir yanardağ. Ama fotoğrafa bakınca bile Sauron'un gözlerini üzerinde hissediyor insan.

At beylerinin diyarı Rohan ise dümdüz bir ova. Matamata sakinlerinin piknik alanı. Biraz görsel efekt, biraz da hayal gücü kullanınca piknik alanı Rohan'a dönüşüvermiş.Coşkuyla akan dereleri, Isengard sahnelerine fon olan yüksek ağaçları var.


Şimdi dönelim yeniden filmin en başına yani Shire'a. Shire aynı filmlerde gördüğümüz gibi. Yani görüntülerin üzerinde hiçbir oynama yok. Aynı hobbit oyukları, köprüler, değirmenler, taşlı yollar ve publar..Ve hepsi hala kullanımda. Hobbit oyukları otel odası olarak kullanılıyor. Diğer alanlar ise filmdeki şekilde hizmet veriyor. Yani Frodo'nun gitti bara gidip bira içebilirsiniz ya da Pippin gibi tarlalara dalıp havuç çalabilirsiniz. Üstelik kendinizi konuya iyice kaptırmak isterseniz, hediyelik eşya dükkanlarında hobbit ayakları, kıyafetleri ve perukları satılıyor.
Tabi bunca güzelliği yaşamanın bir de bedeli. 10 gece de olsa hobbit gibi yaşayacağım ve Yeni Zelanda'nın tüm doğal güzelliklerinin tadını çıkaracağım diyorsanız, cebinizde 6 bin lira olması lazım. Bu fiyata uçak bileti de dahil. Ama yok ben biletimi kendim alırım, orada da günübirlik turlarla kafama göre takılırım diyorsanız, Hobbiton'a giriş fiyatı 250 lira. Hobbit oyuklarında bir gece kalmanın bedeli ise 390 lira. Tur düzenleyen birkaç firmanın adresini veriyorum. Belki farklı alternatiflere göz atmak istersiniz.
- www.nomadsafariz.co.nz
- www.hobbitontours.com

DEVAMINI OKU...

TARLABAŞI’NI KİME SORUP YIKTILAR ?!

Yazan: Unknown Tarih: 10 Nisan 2013 Çarşamba 0 yorum

Başlığa yazdığım soru sandığınız gibi mecaz değil. Gerçekten de merak ediyorum, Tarlabaşı’nı yıkmak için kimden izin aldılar. Bir anda bütün mahallenin etrafı tahtalarla çevrildi. Dozerler içeri girdi ve tarih yerle bir edildi. Güya bir istimlak düzenlenmesi yapıldı. Ev sahiplerine mini mini paralar ödendi, yüzlerce insan kış ortasında resmen sokağa atıldı. İyi de istimlak bedelleri hangi ev sahiplerine ödendi?!  Evleri yıkmak için kimlerle masaya oturuldu ?! 


İna Kalakosi….Atadan, dededen  İstanbullu bir Rum arkadaşım. Aile, malum olayların ardından önce Yunanistan’a, ardından Belçika’ya göçmek zorunda kalmış. Ama İna, dedesinin ve babasının doğduğu şehirle bağını hiç koparmamış. Tam bir İstanbul  aşığı. Üstelik geleceği de İstanbul’da yatıyor. Çünkü ailesi faşistlerin saldırısına uğrayıp göçmek zorunda kaldığında, arkalarında muazzam bir servet bırakmış.

Bahsettiğim o servet paravanların arkasında. Üstelik gasp edilmiş halde. Bildiğiniz gibi şehrin dört bir yanı belediye tarafından işgal edildi. Cebren ve hile ile, kentsel dönüşüm adı altında, yüz binler evinden yurdundan oldu, on binlerce ev yıkıldı. Ancak Tarlabaşı’nın durumu diğerlerine göre çok farklı.  Bunun 3 nedeni var.


1-) Tarlabaşı’ndaki evlerin asıl sahipleri Rumlar. Hatta tapuları bile hala ellerinde.
2-)Tarlabaşı’nın altında muazzam bir tarih yatıyor. Evlerin en genci 100 yaşında (Kaç deprem görmüşlerdir kim bilir ?! Hani depreme karşı şehri güçlendirmek için yapılıyor ya bu değişim. TOKİ’nin güçlendirme mantığını gördük, Samsun’da dere yatağına  yapılan evler su altında kalırken.)
3-)Tarlabaşı sürülenlerin sığınağı. Doğu ve güneydoğuda köyleri yakılanları son adresi.

1-)RUMLAR’IN EVLERİNİ YIKTILAR

Dediğim gibi Rum arkadaşım İna’nın ailesi doğma büyüme Tarlabaşılı. Özellikle karakolun olduğu sokakta birçok evleri var. Üstelik geçtiğimiz yıllarda, şehirden göçmek zorunda kalan azınlıklara hakları geri verildiğinden, tapuları da hala geçerliliğini koruyor. Bana tapulardan birinde yazan adresi, parsel ve ada numarasını yolladı. Amacı evin durumunu öğrenip, gerekli tadilatları yaptırıp, dedesinin doğduğu şehirde vakit geçirecek bir mekana sahip olmak istemesiydi.
Ama anlaşılan belediye kendi hayalini, İna’dan daha çabuk gerçekleştirmiş. Çünkü verdiği adreste koskocaman bir hiç vardı. Ev yerle bir edilmişti. Öğrendiğime göre belediye o evi 1.5 yıl önce istimlak etmiş. İstimlak dediysem, yasal bir durum sanmayın. Eve sığınan garibanlara (belediyeye göre işgalcilere) 3-5 kuruş vermişler. Sonra da  dozerleri içeri sokmuşlar. Peki bunun hesabını İna’ya kim verecek ?!  Zararı nasıl karşılanacak ?! Dava açsa muhtemelen güzel bir para alır..Ama o para yüzlerce yıllık bir eve sinmiş hatıraları,yaşanmışlıkların izlerini geri getirebilir mi?! 



2-)TARİHİN ÜZERİNE BETON DÖKÜLDÜ

Tarlabaşı’nın yerleşim alanı olarak tarihi, 14. Yüzyıla kadar uzanıyor. Tabi bu sadece bildiğimiz tarih. Henüz kanıtları bulunamadı ama bazı uzmanlar 12. Yüzyılda ticaret merkezi olduğundan söz ediyor. Neyse teknik detayları geçelim. Tarlabaşı hem üzerinde yaşayanlar hem de mimari bakımdan İstanbul’un en önemli bölgesi. Daha geçen yıl kazılar sırasında bir ucu Tarlabaşı’nda, bir ucu Harbiye’de olan bir su kanalı bulundu.
 Tahminen 500 yaşında. UNESCO, böyle bir mimari yapının koruma altına alınmasını istedi ama bir zamanlar temiz suların aktığı kanalda şimdi çimento var. Evler ise Rum mimarisinin en başarılı örnekleri.. Cumbaları, geniş kapıları, mermer merdivenleri ve dar balkonları ile yüzyıllardır devam eden değişimin en büyük tanıkları olan o şirin evler birbir yıkıldı, içlerindeki hamamlar, mahalledeki tarihi çeşmelerle birlikte. Ama Tarlabaşı’nın bir de misyonu vardı. Tarlabaşı sosyal  eşitliğe inanırdı. 16. Yüzyılda bütün elçilikler bu mahalledeydi. İstanbullu Rumlar, zengin Yahudiler, elçilik görevlileri ve işçi sınıfı Türkler bir arada yaşıyordu. Ama belediyelere talimat veren hükümet faşizan duygularla, eşitliği hakkı hukuku yok ettiği gibi, tüm bu düşünceleri temsil eden Tarlabaşı’nı da yok etti.

3-)SON SIĞINAK

Özellikle 90’lı yıllarda yaşanan terör olaylarından sonra, doğu ve güneydoğuda birçok ev, köy ve ormanlık alan ateşe verildi. Askerin düşüncesine göre, böylece teröristlere saklanacak alan kalmayacaktı. Ama olan yine garibana oldu. Binlerce insan evinden, yurdundan, doğduğu topraktan oldu. Faşizm köpek dişlerini bir kez gösterdi. Evleri yakılanlar mecbur tuttu büyük şehirlerin yolunu. Tarlabaşı onlara kucak açtı. Yıllarca bağrında sakladı. Terk edilmiş evler, uzak diyarlardan göçüp gelenlere sığınak oldu. Ama kentsel dönüşümle beraber yine göç yolu gözüktü. Yuva diye bildikleri nere varsa ellerinden alınanlar bir kez daha ortada kaldı.


Tabi bütün bunların planı çok önceden yapılmıştı. Ne de olsa bir anda biz burayı yıkmaya karar verdik diyemezlerdi. Önce itibarsızlaştırma operasyonu başlatıldı.
Bölgedeki suç oranı kasıtlı olarak arttırıldı. Önceden belirlenen adreslere bazı kişiler yerleştirildi. Mahalleye nifak sokuldu. Sonra o belli adreslere şafak operasyonları yapıldı. Hatta silahlar konuştu. Belki hatırlarsınız 3-4 sene önce bir nevruz sabahı 3 şahıs polise ateş açmıştı. Gözaltına alınırken de silahı bize bir gün önceden polis verdi demişlerdi. Ama işlerine gelmeyen birçok şey gibi, emniyet ve hükümet bunu da sümen altı etti. Ve o itibarsızlaştırma çalışmaları, bugün yıkılan binaların molozları altına ustalıkla gizlendi.
DEVAMINI OKU...